Bana Sevdalı Bir Söz Söyle

Share Button

Yığınlar içindesin. Sesler, uğultulara karışmış. Sesin yok. Sana itaat etmeyi emretmişler. Barış için savaşmayı öğütlemişler kulaklarına. Özgürlük için esir düşmeyi, yaşamak için öldürmeyi… Kimin aydınlığına gebe kalmış karanlığın? Zehirlenmiş, çarpıtılmış değer yargılarında benliğin. Yüreğine önce kin oturmuş, sonra kan! Çıkar mı bu kan kokusu avuçlarından?

Kirli, kara ve deforme bakış açılarında bozguna uğratılmıştı insanca yaşama ihtimali. Devir kibir ve hoşgörüsüzlük devriydi; tahammülsüzdü gözlerdeki ateş, sözlerdeki yangın. Tahrik ve teşvik ediyordu kaba-sabalığa övgü, şiddete atfedilen bu mana ve makam. Kasvetli, sert bir üsluptu artık deyişler! Ya o kaybolup gidişler öfkeli hayatlardan? Çıkar mı bu nefret kokusu avuçlarından?

Hiç kimse hiçbir şeyden memnun değil. Herkes herkese düşman, herkesle davalı! Mesele olmuş küçücük ve kırılgan konular. Hassaslaşmış, incelen bam telleri. Dert küpü şimdi şiştikçe şişen tutsak zihinler. Etiketlenmiş teninin rengi, dini, mezhebi, etnik kökeni farklı olan. Talan olmuş! Kaderi linç edilmişlerin coğrafyaları talan! Bitmedi mi, emdiğin kan yetmedi mi bu hüzünlü yağmalamalardan? Çıkar mı bu dert kokusu avuçlarından?

Genetik bir kod gibi taşınmaktaydı bir nesilden öteki nesle kan davaları. Her daim prim yapan bir ajitasyon zincirinin halkasıydı bilindik konular. Hep aynı zorlama sorunlar, olmadık durumlar… Elinde silahtı, saltanattı, cellattı, itikattı, ah o her daim kurban edilen, zavallı masumiyet! Kolaydı, kanardı, aramazdı sebep-sonuç ilişkisi, pimi çekilmiş bombaydı cehalet. Çıkar mı bu barut kokusu avuçlarından?

Hep böyle miydi?  Birbirimize bilenerek mi keskinleşirdik öfke söylemlerinde? Farklılıkları kültürel zehirlenme olarak mı tanımlardık zenginlik ve ahenk yerine? Kendimizden olmayana karşı nefret mi beslerdik içimizde? Sevgiden, kardeşlikten, anlayıştan yoksun… Kıran kırana bir üstünlük mücadelesi miydi giriştiği sayıca çok olanların az olanlara karşı? Çoğulcu değil çoğunlukçu muydu hak ve hürriyetten anlaşılan? Çıkar mı bu gam kokusu avuçlarından?

Bana sevdalı bir söz söyle. İliklerime kadar yalnızım, gel sarıl. Ellerimi tut ve ısıt avuçlarında. Rengi kaç ton daha koyu ya da açık senden diye gözetme tenimin, dokun! Ve hisset titreyen bedenimi yanı başında. Saçlarımda gezinsin parmakların. Sarı mı, siyah mı ne fark eder?  Belki biraz şivelidir konuştuğum. Ama dili aynı duyduğun cümlelerdeki duygumun!

Bana sevdalı bir söz söyle. Yeter yitip gittiği umudumun, gel sarıl! Yüreğimi tut ve ısıt avuçlarında. Rengi kaç ton daha koyu ya da açık senden diye gözetme bedenimin, dokun! Ve hisset titreyen nefesimi yanı başında. Gözlerimde gezinsin gözlerin. Kadın mı, erkek mi, eşcinsel mi ne fark eder? Belki biraz farklıdır senden yaradılışım. Ama insanca yaşamaktır onurlu bulduğum! İşte budur benim hayata karşı asıl duruşum!

Çıkar mı bu kin kokusu avuçlarından?

Bölmek, parçalamak, ayrıştırmak serbest, kucaklaşmak yasak! Dövmek-sövmek, itip kakmak serbest, öpüşmek yasak! Nefret suçuna kelepçelenmiş bir toplumun bilekleri. Sahip çıkmak suç, sarıp-sarmalamak yasak! Kanatmak marifet, kabuk tutmuş yaraları!

Çıkar mı bu kan kokusu avuçlarından?

Kalpler kırık, hep yalan sözler! Kuşku örmüş, tüm o gözler! Öfkeye durmuş, acıyan hisler! Dönüyor dünya oysa, duruyor izler! Neden? Neden? Neden? Yazık olduk…

                                                                                   Ayşen GENCER



Telif hakkı 2020-2023. Tüm hakları saklıdır.

Posted 27 Ağustos 2020 by ayşen gencer in category "Genel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir