ZEVK OBJESİ

Share Button

Yeri dolmaz derdim oysa çoktan doldu. Kimler kimler oldu, öldü, yeniden doğdu. Keyf unsuruydu, zevk objesiydi artık sevgili. Biri bitince biri başlıyordu, sürmüyordu, saplanmıyordu, kanayıp durmuyordu hiçbiri. Arabesk bir şarkıdan aldığım hazdan ibaretti artık hüzün. Mezeydi gecelerime yavrum kalbimde bıraktığın iz ve hatırımdaki yüzün!

Kaç kişilikti aşk? Bir kalbe kaç adam sığardı enlemesine? Tek eşliliğe veryansındı çok eşli sevmelerim! Mükemmeliyetçiydim, aradığımı bulamıyordum, tamamlanamıyordum tek kişilik sevdalarda. Eksik kalıyordum, hep yarım duruyordum baktığım yerde göremiyordum kendimi. Savruluyordum bakışlardan bakışlara. Ne kadar çok göz gözümde o kadar ben. Ne kadar çok ten tenimde o kadar tamam. Sevdiğim adamların toplamıydı ruhum. Azalamıyordum.  

Tek gecelik ilişkilerdeydi hazzın doruğu. Kıyamadığım sevdalarıma yapamadığım her şeyi denemek istiyordum üzerlerinde. Deli gibi acıtmak istiyordum. Zevk alıyordum acıtmaktan!İtip kakmaktan hoşlanıyordum erkekliğini. Kim daha kudretli küçük adam hadi söyle bakalım? Senin erkekliğin mi yoksa benim kadınlığım mı? Diz çöküşünden hoşlanıyordum önümde! Sevdiğim adamın iktidarsızlığına sabrederken ona diş biliyordum yorgun, tükenmiş yanıma uzandığında. Daha çok istiyordum, iliklerine kadar. Posasını çıkarıp kenara atmaktan delice keyf alıyordum. Perişan halini seviyordum onun, perperişan!

Çoktan yırtılmıştı ruhun ar damarı çoktan. O çocukluk yıllarından kalan çatlaklardan sızıyordu zehir. Mayhoş bir tat bırakıyordu yüreğimde. Bir zamanlar çektiğim mide spazmlarına inat orgazm oluyordu yorgunluğum. Keyf alıyordum artık bu durumdan. Yaralarıma tutunur buluyordum her defasında kendimi. Kuruyup kapanmalarından korkuyordum hep koparıyordum kabuk bağlayan yerlerini. Acıyı seviyordum. Ancak bu şekilde hissedebiliyordum kalbin yerini.

Sahi sen dokunmayı bilir misin? Dokunduğu yerde ellerinin izi kalır mı ılık ılık? Peki ya bakışların? Düştüğü yeri yakar mı alev alev? Kalbimi açsam sana, beni incitmeden sevmeyi becerebilir misin? Silahsızlansa ruhum. Çatlaklarını sıvasam çocukluğumun, sızmasa zehir, beni tamir edebilir misin? Boyayabilir misin rengarenk karanlığımı?

O kadar güzel ki gözlerin… hayal kurdurabilirsin belki de bana…

Cesaretimi toplasam bütün ilkel dürtülerimi bir kenara atıp. Sana doğru yürüsem zihnimi bulandırmayacak kadar duru kalabilir misin? Çabuk karışır aklım, dağılır duygularım çözülür kaderim kederinden. Sahi sen beni kendine bağlayabilir misin?

O kadar güzel ki gözlerin… hayal kurdurabilirsin belki de bana…

Ellerim küçük yuvarlak kalçalarının üzerinden sırtına doğru ilerlerken o hoş kokunla bozuldu büyü. Bir adam daha geçti yatağımdan, hayatımdan değil! Sadece bir tendi istediği aklın. Cesur falan değildi yürek, risk alamazdı. Bozamazdım keyfimi yeni yetme sevdalarda, iyiydim böyle. Hem haylaz bir kadındım, uslanamazdım. Adrenalini seviyordum. Ancak bu şekilde hissedebiliyordum kalbin yerini.

Sıkılıyordum otuz yaş üstü adamlardan. Hayatımda da istemiyordum yatağımda da. Bunalıyordum, bağ kuramıyordum tutmuyordu enerjim. Yanıma yakıştıramıyordum, çekmiyordu hiç içim. Sahi kaçtı en güzel yaşı bir erkeğin? Tazeliği seviyordum. Ancak bu şekilde hissedebiliyordum kalbin yerini.

Ayşen GENCER



Telif hakkı 2020-2023. Tüm hakları saklıdır.

Posted 3 Temmuz 2021 by ayşen gencer in category "Genel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir